Ünvansız Lider
FERRARİ'SİNİ SATAN BİLGE'YLE MİLYONLARCA İNSANA İLHAM VEREN ROBİN SHARMA'DAN
HAYATINIZI MÜKEMMELLEŞTİRECEK BİR KİTAP DAHA...
"Mükemmel bir hayat istiyorsanız Robin Sharma'yı kesinlikle okumalısınız."
-Paulo Coelho, Simyacı'nın Yazarı -
"Vay canına! dedirtecek işler yapmak istiyorsanız, olağanüstü bir lider olun, hayatı hızlı yaşayın, bu kitabı satın alın."
- Darren Hardy -
"Bu kitabı okuyun ve işte ve hayatınızda olağanüstü bir performans ve yenilenme yakalayarak nüfuzunuzu artırın."
- Keith Ferrazzi -
"Ferrarilerini satan bilgelerden unvansız liderlere... Emniyet kemerinizi bağlayın ve bu yolculuğun tadını çıkartın."
Kevin Roberts
"Unvansız Lider eğlenceli bir oyun gibi; okuyun ve şaşırtıcı bir yeni hayat için hazırlanın!"
- Marci Shimoff -
"Liderlik üzerine binlerce kitap var ama sadece bir tanesini gerçekten okumalısınız. BU KİTABI."
- Matthew May -
"Tüm dünyada okurlar Sharma'nın felsefesine hayran oldular."
- Jerusalem Post -
(Tanıtım Bülteninden)
Yazar
: Robin SharmaÇevirmen
: Gamze BulutYayınevi
: Pegasus Yayınları
ÖZET
- “Bundan yirmi yıl sonra, yapmadığın şeylerden, yaptıklarından daha fazla pişmanlık duyacaksın.
Bu yüzden, halatlarını söküp at.
Güvende olduğun limandan ayrıl.
Yelkenlerini rüzgârla doldur.
Araştır.
Hayal et.
Keşfet.”
Mark Twain
- Hepimiz birer dahi olarak doğarız.
Ama üzücüdür ki çoğumuz sıradanlığı kabul ederek hayata veda ederiz.
- “Tiyatroda hiçbir rol küçük değildir”
Aynı şey iş dünyasında da uygulanır.
Böylesi devrimci nitelikteki değişimlerin olduğu bir zamanda herhangi bir şirketin aslına bakarsan herhangi bir insanın başarılı olabilmesinin tek yolu, yeni devrimci bir liderlik modeli altında çalışmaya başlamaktır. Ve bu model tamamıyla herkesin liderlik göstermeye gereksinim duyduğu bir çevre ve kültür yaratmak üzerinedir.
Herkesin değişimi kucaklaması gerekir.
Herkesin sonuçların sorumluluğunu üstlenmesi gerekir.
Herkesin pozitif olması gerekir.
Herkesin mutlak iyisini ifade etmeye içten bağlı olması gerekir.
- “ULE”nin anlamı nedir?
Unvansız liderlik etmek demektir.
- Dönüşüm felsefesi, şu anda dünya üzerindeki herhangi bir ülkede bulunan herhangi bir yaştaki herhangi birinin içindeki gizli lideri serbest bırakarak hayatına ve işine uygulayabileceği ve anında mükemmel sonuçlar elde edebileceği bir öğretidir.
Hepimizin içinde uzun zamandır serbest bırakılmayı bekleyen bir lider mevcut.
Hepimiz doğuştan, unvanlarla ya da kaç yaşında olduğumuzla ya da ülkenin neresinde yaşadığımızla ilgisi olmayan doğal bir liderlik etme gücüne sahibiz.
“ULE” uzun zaman önce unutulmuş, son derece köklü bir sır:
“Lider olmak için unvana sahip olmak zorunda değilsin.”
- Liderler hata yapılması istenmeyen işleri yapan kişilerdir.
Yapmaktan hoşlanmasalar bile.
Kolay ve eğlenceli işler dururken, önemli ve doğru olduğunu düşündükleri işleri yapma disiplinine sahiptirler.
Her birimiz sahip olduğumuz insanlık vasıfları sayesinde liderlik özellikleri gösterebiliriz.
- Başarı, zamanla kazanılan ve planlayabileceğin her şeyin ötesinde getiriler sağlayan küçük günlük disiplinler vasıtasıyla oluşur.
Öte yandan başarısızlık da, zaman içerisinde gerçekleştirilmesi mütemadiyen ihmal edilen birkaç küçük icraatın kaçınılmaz sonuçlarından başka bir şey değildir; öyle ki, seni geçmişte, dönüşü olmayan bir noktaya götürürler.
- Övgüyle söz edilecek başarıları asla mazeretler üzerine inşa edemezsiniz.
Einstein bir zamanlar şöyle demişti: “Muhteşem zekâlar daima sıradan beyinlerin şiddetli muhalefetiyle karşılaşmışlardır.”
- Yolunda ilerlerken tökezlemek oyunun bir parçasıdır.
Yürümeyi bu şekilde öğrenirsin.
Yönetmeyi de deneyerek öğrenirsin.
Attığın her yanlış adım seni mükemmel adıma daha da yaklaştırır.
Eğer insanlar yapmaya çalıştığın şeyleri anlamıyorlarsa, başarısızlığa neden olmalarına izin vermek niye? Büyük insanlar kendilerine atılan eleştiri taşlarından heykeller diken insanlardır.
Ve eleştiriler çoğu zaman sadece eleştirmek içindir, çünkü bir seviyeye kadar seni önemserler.
Bir şeyler söylemeyi kestiklerinde onlar için bir şey ifade etmiyorsun demektir.
Esas endişelenmen gereken zaman kimsenin seni eleştirmediği zamandır.
- Unvan güç sağlar, fakat unvanla birlikte gelen bu tip bir güç bazı problemleri de beraberinde getirir. Eğer unvan elinden alınırsa güç de tamamen biter.
Unvanın sağladığı güç, özellikle de içinde bulunduğumuz çalkantılı ekonomik şartlarda çok hızlı bir şekilde elden kaçabilir.
Unvanla gelen güçten daha büyük bir güç vardır bu da, birer insan oluşumuzdan kaynaklanan doğal liderlik gücümüzdür.
Üzücüdür ki bu güç uyku halindedir ve çok büyük bir azınlık tarafından kullanılır.
Fakat bu güç oradadır, onu arayan ve harekete geçirmek isteyen herkes için müsaittir.
- Hiçbir büyük lider korku dolu bahanelere zayıfça bağlanmış bir kürsünün üzerine çıkmamıştır.
Bahane üretmek konusunda kusursuz olan insanlar, başka hiçbir konuda kusursuz olamazlar.
- IMAGE liderliğin anlaşılması kolay olmayan algoritmasıdır.
Buradaki ilk harf olan “I” (Innovation-Yenilenme) yenilenmenin önemini anlatır.
Yenilik getirme, kendini tekrarlama karşısında daima zafer kazanır.
Müşteriler ve çevrendeki diğer insanlar, eski ürünlerin yeniden paketlenmesini istemezler, taze değerler ve alışılmışın dışında bir yeterlik beklerler.
Unvanı olmayan liderlerin akılları daima esnektirler ve kabiliyetlerini, kendilerine, “Bugün neyi geliştirebilirim?” sorusunu sorarak ileriye götürürler.
Yürüdükleri yolda kendilerini de yeniden keşfederler.
Bu yenilenmenin özüdür.
Aslında, yenileme ve yaratma ustalığını en açık şekilde bugününü dünden daha iyi hale getirmek olarak tanımlayabiliriz.
Yenilenme zihniyeti de geliştirir.
Böylelikle bugünümüzü dünden daha iyi yapmak düşünce biçimimiz haline gelir.
Eğer tutkulu bir yenilenme ve mükemmelliğin peşine düşmezsek, sıradanlık biz farkında olmadan bizi ele geçiriyor demektir.
Yenilenme olmazsa, yaşam ölüm demektir.
Ve böyle zamanlarda sadece cesareti olanlar hayatta kalabilir.
Hiçbir şey başarı kadar kolay hata yaptırmaz.
Çünkü yükseldikçe kendini geliştirmeyi, mevcut durumla mücadele etmeyi bırakmamız ve odaklanmayı yitirmemizi kolaylaştırır.
Bu yanlış bir güvenlik hissidir.
Yeni iş dünyasında, yapacağımız en riskli şey, aynı işleri her zaman yaptığımız şekilde yapmaya çalışmaktır.
Eski davranışların yeni sonuçlar doğuracağını ummak kadar aptalca çok az şey vardır.
Neden?
Çünkü bu yenilenmediğimiz anlamına gelir.
Bir şeyleri daha iyi yapma görevini yerine getirmiyoruzdur.
- IMAGE’deki ikinci harf olan “M” (Mastery-Ustalık) anlamındadır.
Yaptığımız işte usta olmak, işimiz ister tel zımba satmak, ister çocuk eğitmek olsun fark etmez; değişimin çeşitli olduğu bu zamanda iş yürütmek için tek standarttır.
Komedyen Steve Martin “insanların sizi görmezden gelemeyeceği kadar iyi olun” diye tavsiyede bulunurken bu hususu çok iyi ifade etmiştir.
Usta olmanın başlangıç noktası, kendimizden beklentilerimizi yükseltmektir.
Kendimizden, çevremizdeki herkesin bizden yapmamızı bekleyecekleri şeylerden daha fazlasını beklemeliyiz.
Birçok insan kendileri için çok düşük standartlar belirler.
Kendilerine alçak hedefler seçerler ve üzücüdür ki amaçlarına ulaşırlar.
Ve bu fazladan çabayı sarf ettiğimizde, bize eşlik edecek pek kimseyi bulamayacağımız aşikardır.
Dünyanın en iyi golfçüleri, dünya çapında oyun sergilemek için 10.000 saatlik bir performans harcarlar. Dünyanın en iyi bilim adamları bir konunun içine 10.000 saat gömülürler ve kendilerini o konular onları mükemmel yapar.
Dünyanın en iyi sanatçıları kabaca 10.000 saatlerini becerilerine yoğunlaşmış olarak geçirirler ve etkinliklerinin yoğunluklarına bağlı olarak dehalarını sergileyebilecekleri yere ulaşırlar.
10.000 saat fikrine rahatlıkla 10 yıl kural da diyebiliriz.
Belirli bir işte usta olmak için gerçekten ihtiyacımız olan şey 10 yıldır.
Ancak kaç kişi içinde yaşadığımız bu kolay yoldan hallet dünyasında buna razı olmaktadır?
Herkes ödülünü hemen istiyor…
Sonuçta denilebilir ki, konsantrasyonla zamanın evliliğinden ustalık doğar.
İnançlar kişisel gerçeklerimiz haline gelene kadar sürekli tekrarladığımız düşüncelerden başka bir şey değildir.
Ve şu da üzücüdür ki, her inanç kaçınılmaz olarak kendini doğrulayan bir kehanet haline dönüşür.
Ne düşünürsen düşün, mümkün ya da imkânsız, haklısındır.
Çünkü inançların davranışlarını belirler.
Fikirler nihayetinde, tutarlı ve dikkatlice harekete geçirilmezse değersizdirler.
En iyi liderler, ne kadar küçük olsalar da, hayata geçirmeden fikirleri bir kenara koymazlar.
Birçok insanın iyi fikirleri vardır.
Uzmanlar fikirleri uygulayacak cesarete ve inanca sahip oldukları için uzman olurlar.
Güçlü fikirler kesinlikle büyüleyicidirler ve biz onları kullanmayı seçmediğimiz zamanlardaysa kelimenin tam manasıyla işe yaramazlar.
- IMAGE’deki üçüncü harf olan “A” (Authenticity-Orjinallik) anlamındadır.
Güvenilir olmak daha önce hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Başkalarının saygı duyduğu biri olmak daha önce hiç bu kadar önemli olmamıştı.
İş arkadaşlarına ve müşterilere verilen sözü tutmak da hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Ve daha önce gerçek biri olmak hiç bu kadar önemli olmamıştı.
Ve de “orijinal olmak” hiç bu kadar zaruri olmamıştı.
Orijinal ve doğru olmak, sırf gerçekte de o kişi olduğun için gerçek sınırlarını keşfetmek ve bunları işine yansıtmak demektir.
İçindeki muhteşem kişiyi dışarı çıkarırken başkalarının ne dediğini ve düşündüğünü umursama.
Bu bana Dr. Seuss’un bir sözünü anımsatıyor: “Her kimsen o ol ve ne hissediyorsan onu söyle çünkü seni ciddiye alanlar için çok fark edecek, almayanlar için fark etmeyecektir.”
İşte orijinallik budur.
Waldo Emerson da bize şunu hatırlatıyor: “Sürekli seni başka bir şeye dönüştürmek isteyen bir dünyada ‘kendin olabilmek’ en büyük başarıdır.”
Ve Oscar Wilde, “Kendin ol, çünkü bunun dışındaki her şey senden alınmış” diye ifade etmekte. Orijinallik, unvansız liderlerin örnek teşkil ettikleri en derin şeylerden birisidir.
İnsanlar sana başarısız olacağını ya da yeterince iyi olmadığını söyledikleri zaman ayaklarını yere sağlam bas, güçlü ol ve seni mahvetmelerine izin verme.
Çünkü liderlik kimsenin sana inanmadığı zamanlarda bile kendine tamamen inanıyor olmaktır.
Senin sadece yapay bir parçan olan, çoğunluğun onayını alabilmen için inşa ettiğin ve özünde gerçekten kim olduğunu anlamana engel teşkil eden egonu, ne kadar çok beslersen, o kadar çok acıkacaktır.
Egomuz bir bakıma, biz etrafımızdaki dünyanın bir parçası haline gelmek için çabaladıkça, daha fazla büyüyen, gerçekte olduğumuz kişiden farklı bir kişilik sergilememizi isteyen sosyal bir parçamızdır.
Unvansız liderler, her sabah işyerlerine girerken kapının önünde egolarına gem vururlar.
Egosunu dizginleyerek, toplumun hayatlarımızı yönetmesini istediği geniş ofis odaları, yüklü miktarda maaş çekleri gibi körü körüne takıntılı olunan uğraşlardan daha ziyade, bütün dikkatini, ilgisini, müthiş yeteneklerini elinden gelen en iyi işi çıkarmak için kullanırlar.
- IMAGE’deki dördüncü harf olan “G” (Guts-Cesaret) anlamındadır.
Lider olman için unvana ihtiyacın yok ama muazzam bir dayanıklılığa, inatçılığa ve büyük bir cesaret ihtiyacın var.
Yakın çevrendeki insanlar bile cesaretini kırmaya uğraşır.
Yaptıkları işlerde eski usullere bağlı olan ve değişimden korkanlar el ele verip seni en şiddetli eleştirenler haline gelirler.
Senin bir şeyleri yanlış yaptığını, planları altüst ettiğini, anormal biri olduğunu iddia ederler.
Ve bu, doğru olabilir.
Tenkit, korkmuş insanların, değişimden kendilerini korumak için kullandıkları bir çeşit savunma metodudur.
Ancak, gerçek bir liderlik göstermek, beraberinde göze batmayı ve eleştirilerle kınanmayı da bünyesinden barındırır.
Bazıları senin yeni liderlik anlayışını hor görecek, bazıları ise, senin bu üstün yöntemini taciz edecektir.
Ve çoğu da seni kıskanmaya başlayacaktır.
Fakat bir zamanlar Fulton Sheen’in söylediği gibi: “Kıskançlık, sıradanlığın dehaya ödediği bir vergidir.”
Cesaret, cüret gerektirir.
Cüret, şu an senin faydalandığın yoldan daha önce geçmiş olan her harika kadın ve erkeğin üstesinden geldiği sertliği gerektirir.
- IMAGE’deki beşinci harf olan “E” (Ethics-Ahlak) anlamındadır.
Maalesef kendimizi içinde buluverdiğimiz, günün koşuşturmacasında ve ters yüz edilmiş iş dünyasında, çoğu iş adamının/kadınının unutmuş göründüğü bir kavramdır.
“Çarşafını ne kadar düzenli serersen, yatağında o kadar rahat uyursun.”
Bir şeyi yapma tarzımız, yapacağımız işlerin nasıl olacağına dair ipucu verir.
Bu bağlamda ahlak değerlerimize aykırı bir tek ihlal bile, dokunduğumuz her şeyin kirlenmesine sebep olur.
- Para, nüfuz ve makam, zekâ, dürüstlük, enerji ve azimle kıyaslandığında birer hiçtir.
Orison Sweet Marden
- Zor günler asla sonsuza kadar sürmez ama güçlü insanlar her zaman bu zorlukların üstesinden gelirler.
- Unvansız liderlik sadece CEO’lar, generaller ve yöneticiler için değil, günümüzde yaşayan her insan için bir spordur.
- İş yerleri sadece büyük kazançların elde edildiği yerler değil, aynı zamanda içinde olacağın daha güzel yerler olmalı.
Ve bu büyük dünyamızdaki her topluluk gelişmeli ve böylece her birimiz içimizdeki her şeyi yönetebilme gücünün farkına varmalı ve hayatlarımızı zirveye taşımak için bu gücü kullanmalıyız.
- “Çalkantılı zamanlar muhteşem liderler yaratır.”
İş dünyasındaki değişikliklerle başa çıkmaya ve savaşmaya kalkılırsa başa genelde bela alınır.
Bu, çok yüksek bir zirvenin kenarına gelen bir kayakçının, yüreği ağzına geldiğinde duruma karşı koymaya çalışması gibidir.
Aşağıya tek parça halinde sağ salim inebilmenin tek yolu, iniş yoluna karşı direnmek değil, o yolu kabul edip düşmekten korunmak için dağa doğru eğilmek yerine daha çok önündeki sarp yamaca doğru eğilmemiz gerekir.
Esas olan en çok korktuğumuz yerden uzakta durmak yerine ona daha da yakın durmalıyız.
Bunun gibi, eğer değişikliklere doğru eğilmeyip de eskiden yaptığımız gibi kendimizi korumak için geri çekmiş olsaydık, sonumuz dağda donup kalmak olurdu.
- Sınırlarımızın en uçlarını zorladığımız anda hissettiğimiz korku, aslında sınırlarımızın genişlemesine neden olur. Ve bu genişleme sadece işlerimizde ileri gitmemizi sağlamaz, tüm hayatımızdaki performansımızı da arttırır.
Nietzsche’nin dediği gibi: “Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir.”
Korkularımızın üzerine düşersek, dostlarımız olurlar.
Yeni koşullar yeni teknikler gerektirir.
Bu yeni koşullara uyum sağlamak zorundayız.
İçinden geçmekte olduğumuz bu döneme uyum sağlamak için ciddi biçimde kaosu kucaklamamız gerekir.
Düşüncesi bizleri korkutsa bile, en büyük becerilerimizi en büyük fırsatlar üzerinde yoğunlaştırma cesaretini göstererek, akıllıca riskler almalıyız.
Eğer denemezsek asla ne kadar yükseğe tırmanabileceğimizi bilemeyiz.
- Değişimleri getiren fırsatlara kayıtsız kalmak acıklı bir yaşam yoludur.
Ve ölümün en acıklı şeklidir.
Filozof Seneca güzel söylemiş: “Cesaretsizliğimiz işlerin zor olduğundan değildir, biz zorluklara karşı cesur değilizdir.”
- Ne zaman yeni bir şey yapmaya çalışsak, bu bize kendimizi garip hissettirir.
Bir şeyler bize kendini garip hissettiriyorsa, genel kanı bir şeyleri yanlış yaptığımız yönündedir.
Kalabalığın zihniyeti ise, bize kendimizi normal hissettirene geri dönmemizi söyler.
Fakat unutmamamız gerekir ki, ne zaman büyümeye ve gelişmeye doğru hareket edersek bu bize kendini garip hissettirir.
Bu iyiye işarettir.
Güvenli bölgemizden uzaklaştığımızı gösterir.
Yeni modeller ve davranışlar içimize yerleşir.
Yeni bilgi biçimlerine sahip oluyoruzdur.
Kişisel sınırlarımız genişliyordur.
- Hayat, küçük oyunlar için çok büyüktür.
- Şanslı insanlara şans rastlamaz.
Şanslı insanlar şanslarını kendileri yaratır.
Ve bunu cesurca riskler alarak ve mükemmel fırsatlara sarılarak yaparlar.
Eğer deneyimli bir kayakçı olmak istiyorsak acemilerin yokuşlarında durmak aptallık olur.
Daha yukarılara ve daha zor parkurlara gitmeliyiz.
- “Çalkantılı zamanlar muhteşem liderler yaratır.” prensibini daha iyi öğrenebilmek için de uygulanması gereken beş pratiğin kısaltması olan “SPARK”ı (Kıvılcım) açıklamanın sırası…
- “SPARK”taki ilk harf “S” (Speak With Candor-Konuşurken İçten Ol) anlamındadır.
Etrafındaki insanlar, bazı yapay sözcüklerin gerçeklerle çelişen açıklamalarını duymak yerine, olayların gerçekte nasıl olduklarını duymayı tercih ederler.
Şimdiki iş dünyasındakiler, çevrelerinde olayları olduğu gibi söyleyen insanların olmasını isterler.
Açık sözlü insanların…
- “SPARK”taki ikinci harf “P” (Prioritize-Öncelik Tanımak) anlamındadır.
Olaylar kopma noktalarına geldiklerinde, dağılmanın cazibesiniz gücü bizi çeker.
Fakat unvansız liderler hedeflerine sadık kalırlar.
Gerçekten neyin en önemli olduğu üzerinde odaklanırlar.
Kendi doğrularına bağlı kalma onların iş disiplinleridir.
Sadece bir fikirle çalışırlar: En iyisine odaklan ve gerisine boş ver.
Pek çoğumuz çok daha hızlı çalışmamıza rağmen çok az şey başarıyoruz.
İyi liderler, yapacakları işe şaşırtıcı bir şekilde odaklanırlar.
Öncelikleri çok iyi belirlerler.
Size 80/20 kuralını hatırlamanızı öneririm.
Sonuçlarınızın %80’i faaliyetlerinizin %20’sinden gelir.
Ghandi’nin dediği gibi: “Birisi hayatında bir şeyleri başka bir taraftan yanlış yapıyorken doğru yapamaz, hayat bölünemez bir bütünlüktür.”
- SPARK”taki üçüncü harf “A” (Adversity Breeds Opportunity-Zorluklar Fırsatlar Doğurur) anlamındadır.
Her gerileme yanında büyük bir fırsatı beraberinde getirir.
Her lanete karşı gelen bir de kutsama vardır.
“Etraf yeterince kararırsa yıldızları görürsün” der eski bir atasözü.
Her zorluk yanında bir de rahatlık taşır.
Ve ölen her büyük hayalin yerine daha iyi bir tanesi hayata gelir.
Onu tekrar o yoldan algılayabilmemiz için, yapmamız gereken şey, beynimizi tekrardan eğitmektir. Problemler, çok daha iyi olasılıklar için açık olan bir zeminden başka bir şey değildir.
“Hayatta sadece mutluluklar olsaydı, biz asla cesareti ve sabrı öğrenemezdik,” diye yazmış Helen Keller. Bu bağlamda liderlik, zor zamanlardan yararlanmak ve onları kendi avantajına kullanmaktır.
Aslında engelleri, kılık değiştirmiş kutsamalar olarak görmeliyiz.
Hareket umutsuzluğun panzehiridir.
Zor koşullarda hareket etmeye devam etmeliyiz.
Değişimlerin ortasında tepkisiz ve hazırlıksız olmak da bir seçimdir.
Hiçbir şey yapmamak da seçimdir.
Her zaman harekette olmalıyız.
Japonlar güzel söyler: “Yedi defa yıkıl sekiz defa ayağa kalk.”
İlerle, nereye gittiğinden tam olarak emin değilsen bile.
İlerlemenin gücü vardır.
Çalkantılı zamanlarda hiçbir şey yapmamak, yapabileceğimiz en kötü şeydir.
Durgunluk, ölümün insanı saran soğukluğudur.
Engeller sizin ulaşmak istediğiniz şeyleri ne kadar çok istediğinizi gösterir.
Çöküşler sadece sizin beklemekte olan ödülleri almaya hazır olup olmadığınızı gösteren sınavlardan başka bir şey değildir. Çoğu insan duvarı görür görmez vazgeçer. Ama ben vazgeçmem…
- SPARK”taki dördüncü harf “R” (Respond versus React- Etkiye Tepki Vermektense Karşılık Ver) anlamındadır.
Sorunlar ortaya çıktığında, iş adamlarının çoğunun içine düştüğü tuzak, işteki zamanlarının büyük bir kısmında panikleyerek çalışma saatlerinde uyarı atışlarıyla savaşmalarıdır.
İş yerine gider, bütün günlerini tepkili bir şekilde ziyan ederler.
Bu karmaşanın içinden sıyrılmak yerine içine sıkışıp onun bir parçası olurlar.
Liderlik edip çözümün kaynağı olmak yerine problemin bir parçası haline gelirler.
Zorluklara tepki göstermeyi bir alışkanlık haline getirmemeliyiz.
Onlara karşılık vermede bir usta haline gelmeliyiz.
Baskı altında da erdemli olmalıyız.
- SPARK”taki beşinci harf “K” (Kudos for Everyone- Herkesi Öv) anlamındadır.
Bu, bizlere, ters ve stres dolu zamanlarda insanların yaptıkları en ufak bir şey için bile takdir edilmesi gerektiğini hatırlamamıza yardım edecektir.
Çoğu insan liderliğin, insanlar hata yaptıkları zaman onları düzeltme ve eleştirme olduğunu sanır. Fakat bu doğru değildir. Gerçek bir lider, başkaları doğru yaptıklarında onları alkışlamasını bilir.
- “Yaşam, rahatlık alanının bittiği yerde başlar.” Neale Donald Walsh
- “Kendi iyiliğini başkalarına sunduğunda onların içindeki iyiliği dışarı çıkartırsın.” Harry Firestone
- John F. Kennedy bir zamanlar şöyle söylemiş: “Mutluluk, sahip olduğun tüm gücü mükemmelliğin sınırlarını zorlayarak kullanmaktır.”
- “İlişkilerinin derinliği liderliğinin gücünü arttırır” ilkesi, kendimizi içinde bulduğumuz, teknolojinin güdümlediği, bu aşırı yoğun ve hızla hareket eden dünyamızda maalesef sıklıkla unuttuğumuz bir ilkedir..
- Toplumda, teknolojinin, küreselleşmenin ve muazzam değişimlerin geldiği nokta yeni bir iş dünyası yarattı. Bu tamamen yeni dünyada, aynı eski taktikleri kullanarak başarılı olunacağını düşünmek bütünüyle delilik. Tıpkı milyonlarca yıl evvel şartlara uyum sağlayıp evrimleşemeyen dinozorlar gibi, değişime direnen, ürkekçe geleneksel yollara tutunan insanların nesli tükenmeye başlayacak. İnsanları ve onlarla olan ilişkilerini öncelikli sıraya koyan, müesseselerin her departmanında unvansız liderler yetiştiren şirketler, kendi sanayilerine sahip olurlar ve kendi global markalarını inşa ederler.
- Karşılıklılık esası kuralı, insan ilişkilerini yönlendiren en önemli ilkelerden biridir. Diğerlerine içtenlikle yardım ettiğimiz zaman, onlar da size yardımcı olmak için ellerinden geleni yaparlar. Başkalarının başarılı olmasını sağlayalım ki, onlar da bizi başarılı yapsınlar. Fakat biri bize elini uzatmadan önce, onun yüreğine dokunmak gerekir.
- Unvansız liderler daima ilk hamleyi yaparlar.
Bağlantıya geçmeye başlamadan birilerinin size ulaşmasını beklemeyin.
Gidişatı yönlendirin.
Daha fazla takdir bekliyorsak, daha fazla takdir etmeliyiz.
Saygı görmek istiyorsak öncelikle bizim saygı göstermemiz gerekir.
Ve sonra her şey bir nehir gibi bize doğru akacaktır.
Vermek alma sürecini başlatır.
- “Sadece alçakgönüllü biri gelişebilir,” demiş caz üstadı Wynton Marsalis.
- Özel şeyler yalnız başarılmaz.
En büyük amaç hedefe ulaşmak için yardımına ihtiyaç duyacağın insanlardır,
- Hayalin ne kadar büyükse takımın o kadar önemlidir.
“Başkalarından daha iyi görebiliyorsam bunun sebebi devlerin omuzlarında oturuyor olmamdır.”- Isaac Newton
- Unvansız liderler, tıpkı iyi bir bahçıvanın, bir toprağın, sadece bitkilerin hayatta kalmalarını değil, onların büyümesini de sağlaması gerektiğini bildiği gibi, insanların daima en iyi yönlerini görerek ve kültür yaratarak meyve vermesini sağlarlar.
- Unvansız liderlik konusunda paylaşılması gereken beş değerli kuralı da içeren diğer önemli bir kısaltma daha var: “HUMAN” (İnsan).
- İlk harf olan “H” harfi: Helpfulness-Yardımseverlik’tir.
İş, aşağı yukarı tek kelimeyle, temelinden yardımsever olmaktır.
“Her zaman karşılığında sana ödenenden daha fazla iş çıkar,” liderlik seviyesine ulaşabilmek için öğütlenecek en güçlü düşüncelerden biridir.
Her birimiz, mesleğimiz ne olursa olsun, bir şekilde fark yaratabileceğimizi bilmek isteriz.
Ve hepimiz, hayatımızın sonuna vardığımızda, boşuna harcanmamış olduğunu hissedeceğimiz bir şekilde yaşayacağımızı bilmek isteriz.
- “HUMAN” kelimesinin ikincisi olan “U” harfi “Understanding-Anlayış”ı temsil eder.
Birinci sınıf ilişkiler inşa etmek için, tek ihtiyacımız olan sadece, şaşılacak derecede yardımsever olmamız değildir, ayrıca zorunlu olarak insanlara karşı ustaca anlayışlı olmalıyız.
Derinden dinleme. Az konuşup çok dinlemek.
- Birçoğumuzun kötü dinleyiciler olmamızın önemli nedenlerinden biri egodur.
Çoğumuzun egosu o kadar yüksek sesle bağırır ki, başka hiç kimsenin ne söylediğini duyacak kulaklara sahip değildir.
Çoğu insan iyi dinleyemez.
- Dikkatle dinleme, liderliğin en cesaret gerektiren ve en nadir bulunan eylemlerinden biridir.
Bir insanı, onu en iyi bir şekilde dinleyerek gerçekten onurlandırabiliriz.
- Sıkışıp kaldığımız eski moda liderlik bize en iyi liderin en çok konuşan, en yüksek sesle konuşan ve az dinleyenler olduğunu söyler. En çok konuşmayı yapan insanın en çok cevabı bildiği yanılgısına düşeriz. YANLIŞ! Liderlik dinlemekle ilgilidir. İnsanlara dinlendikleri hissini vermek için büyük bir insan olmak gerekir.
- Egonun sesini kısmak ve dinlemenin sesini açmak için cesaret GEREKİR. Başkalarının fikirlerini düşünebilmek ve onları dinleyebilecek kadar sessiz olmak için güçlü ve sağlam bir insan olmak gerekir.
- “HUMAN” kelimesinin üçüncü harfi olan “M” harfi (Mingle-Bir Araya Getirme)anlamına gelir.
Bu kavram, çalışma arkadaşlarının bağlantısını sağlamak ve müşteriler arasında ağ kurmayı hedefler.
İş yaptığınız insanları bir araya getirdiğiniz için hiç beklenilmeyen zaferler ve olumlu sonuçlar ortaya çıkmaya başlar. İnsanlar sizin yüzünüzü gördüklerinde gözlerine çarparsın ve senden hoşlanırlar.
Ve unutulmamalıdır ki, insanlar hoşlandıkları kişilerle iş yapmayı severler.
- “HUMAN” kelimesinin dördüncü harfi olan “A” harfi (Amuse-Eğlendirmek)anlamına gelir.
Birçoğumuz işte ciddi olmak gerektiğini düşünür.
Eğer gülersek ve biraz eğlenirsek ve şakacı davranırsak, zamanını harcayan ve üretken olmayan kişiler olarak algılanmaktan korkarız. Ama gerçek şudur: Büyük iş yaparken eğlenmek üretkenliğimizi arttırır. Yapılan iş her neyse ona daha da odaklanılmasını sağlar. Eğlenmek işbirliği yapma isteğini arttırır ve insanlar eğlenirken tüm şirketin enerjisi çok üst seviyeye çıkar.
- “HUMAN” kelimesinin son harfi olan “N” harfi (Nurture-Terbiye) anlamına gelir.
İş yapmanın eski biçimi sadece kazanmak biçimindeydi. Hedefleri, mümkün olan en kısa zamanda, mümkün olan en fazla parayı kazanmaktı. İş yaptıkları her bir kişiyle ve müşterileriyle ilişkilerinin derinliği önemli değildi. Sözüne sadık kalmadığın için bir tanesini mi kaybettin? Ya da söz verdiğin teslimatı mı yapmadın? Hiç fark etmezdi. Başka bir müşteri bulunurdu. Ama artık bu iş yapma biçimi eskilerde kaldı. Teknolojinin öngörülemez gelişmesi hayatımıza girdi, artık tek bir kızgın müşteri bile çok kalabalık. Unvanını ve markanı yok etmeyi görev edinmiş bir müşteri bile yeterli.
- “Her şeyi ya da bütün övgüyü kendisi için isteyen adamdan büyük lider olmaz.”
Andrew Carnegie
- Unvansız liderlik etmek için sağlıklı kalmak aile geleneğidir.
Kendi içinizde enerji hissetmiyorsanız başka insanlara enerji veremezsiniz. Ve kendinizi gerçekten çok iyi hissetmeseniz başkalarının da kendilerini iyi hissetmelerini sağlamanız olası değildir.
- Dışarıya çıkan büyüklük içeride başlar. Kendi performansımızın doruğunda hissetmediğimiz sürece işimizdeki performansımızın doruğuna ulaşamayız. Kendi içimizde zihinsel bir dayanıklılık hissetmiyorsak rekabet karşısında dünya çapında bir dayanıklılık ortaya koyamayız. İçimizdeki mükemmeliyetin kilidini kırmadıkça takım arkadaşlarımızın da kilitlerini kırmamız imkânsız olacaktır.
Önce kendini yönet, sadece o zaman başkalarını yöneteceğin yere ulaşabilirsin.
- Büyük bir şahsiyet olmak ve kendimizi yönetmek, iç dünyamızdaki duygusal düzlemi de temizlemeyi de gerektirir, aynı zamanda taşıyor olabileceğimiz kızgınlıklardan ve geçmişin yükünden de kurtulmalıyız. Tüm o hurda yığını bizleri yavaşlatır ve büyüklüğümüzün ortaya çıkmasına engel olur.
- Maalesef birçoğumuz yaşamın ve işin ne olduğunu çok yaşlanana kadar anlamıyoruz. Birçok insan ölene kadar nasıl yaşaması gerektiğini keşfedemez. Yaşamlarının en iyi senelerinde, çoğu kişi ayakta komadadır. Hayatta neyin önemli olduğunun bilincinde değildir: Liderlik sergilemek, potansiyeli ortaya çıkarmak ve yaptığımız iş ve olduğumuz insanla dünyayı değiştirme görevinin bir parçası olmak. Sonra kaçınılmaz sonlarımızın çağrısını işitiriz. Ve bu uyurgezer kişiler yüzeysel olan şeyleri kazıp derinlere ulaşmaya çalışırlar. Doğumlarında nefes kesen yetenekler ve çok değerli armağanlarla birlikte, yaşamlarında kendilerini ifade edebilmesi için içlerindeki dâhiyi terbiye etme ve çevrelerindeki insanların hayatlarını daha iyi bir noktaya taşıma sorumluluğunu da edindiklerini fark ederler. Bunların hepsini fark ettiklerinde iş işten geçmiştir. Bu şekilde tamamlanmamış olarak ölürler…
- İçinde yaşadığımız bu maddeci dünyada, büyüklüğü ararken unvanların, hızlı arabaların ve büyük banka hesaplarının peşine düşeriz. Gerçekte istediğimiz her şeye zaten sahibizdir. Çok istediğimiz mükemmellik ve mutluluk içimizdedir. Hepsini yanlış yerde ararız: Mevki, sosyal statü ve kar getireceğini sandığımız şeylerde. Ama, farkına varmadan hepimiz toprak oluruz. Sokakları süpüren adam bir CEO’nun yanına gömülür. Unvanlar, itibar ve üniversite dereceleri, sona geldiğinde önemini kaybeder. Önemli olan tek şey, olmamız gereken kadın/adam olup olmadığımız ve diğer insanların yaşamında olumlu etkiler sağlamak için liderliğimizi kullanıp kullanmadığımızdır. Her şey içimizde başlar ve böylece içimizdeki mükemmellik ışıldar.
- Hayattaki en iyi şeyleri sevin.
İyi yapılmış müziğe hayranlık duyun.
Tatillerde eğlenceli yerlere seyahat edin.
Ve en iyi şarabı için.
Hayat kötü şarap içmek için çok kısa.
Ama işin özü şu: Kim olduğunuzu bunlar tanımlamasın. Hiçbirisine bağımlı kalmayın.
Onlara sahip olun, onlar size değil.
Kime dönüştüğünüz, sahip olduklarınızdan çok daha önemlidir.
- Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz.
- İnsanların çoğunun düşünceleri gerçek düşünceler değillerdir.
Bunlar çoğunlukla çocukluklarından beri defalarca açıklanmış düşünceleri tekrar dile getirmekten başka bir şey değildirler. Birçoğumuz ki bu üzücü bir gerçektir, gerçeği doğru biçimde göremeyiz.
- “Başkalarının kirli ayaklarıyla aklımda dolaşmalarına izin vermem.” – Gandhi
- Güne nasıl başladığınız günü ne kadar iyi, geçireceğinizi belirler.
Ve erken saatlerde yapılan şeyler devam eden saatlerde ya başarıyı ya da başarısızlığı önümüze getirir.
- Minnettarlık korkunun panzehiridir.
Endişe ve şükran aynı odada yaşayamaz.
Ve şükran duyduğumuz şeyler değerlerinin önemini arttırmaya başlarlar.
Kulağa aptalca gelebilir ama mutlu insanlardan mutlu liderler çıkar.
Ve mutlu liderler sadece daha iyi çalışmazlar, çevrede olmaları bile daha eğlenceli olur.
- Sağlık, sağlıklı adamın kafasında sadece hasta adamın görebildiği bir taçtır.
Her gün egzersiz yapmak için zamanınızın olmadığını söylemeyin.
Egzersiz için zaman bulamayan insanlar hastalıklara yeterince zaman ayırmak mecburiyetindedirler.
- Ailenizi ihmal etmeyin.
Sevdikleriniz önemlidir.
Tek başına kalacaksanız başarılı olmanın ne faydası var?
Çok büyük miktarda neşeyi ailenizle ve arkadaşlarınızla paylaşmalısınız.
- Başarı sizin edindiğiniz bir şey değil, sizin ne verebildiğinizdir.
“Hayatımızı peşlerinde koşarak geçirdiğimiz şeyler gerçekte önemli değildir.
Yaşamımız sonlandığında ihtiyacımız olan şey üzerimizi örtecek kadar topraktır.
O zaman önemli olan geride ne bırakacağımızdır.” – Tolstoy
- “İnsanın en büyük ve en görkemli mirası bir amaç doğrultusunda yaşamaktır.” – Montaigne
- Unvansız liderler, yaşamlarının her gününde miraslarını düşünürler.
Artık hayatta olmadıklarında nasıl hatırlanmak istediklerini düşünürler.
İzlerini gelecek nesillere bırakabilmek için nasıl bir başarı elde etmeleri gerektiğini düşünürler.
Yaşamları mükemmel, anlamlı ve güçlü bir şeylere örnek olsun diye nasıl bir insan olmaları gerektiğini düşünürler.
- İdeallerinizin peşinde koşmak yerine, egonuzun peşine takılmakla daha çok ilgileniyormuşsunuz gibi görünüyor. Ve üzücüdür ki, popüler olmak ahlaklı, cesur ve iyi olmaktan daha çok istenir bir hale geldi. Hayatlarımızda daha büyük şeyleri temsil etmenin anlamını ihmal ettik. Çevremizdeki herkesin de kazanabilmesi için, herkese tutkuyla yardım etmek yerine, önceliklerimizi yanlış belirleyerek, sadece kendi kazancımıza yön vermeye başladık.
- Hayatımızın son gününe, doğumumuzla gelen doğal gücümüzle oyunun sonuna kadar sahada kalıp birçok yaşamı daha iyi bir yere getirdiğimizi bilerek ulaşabileceğiz.
Bu sebeple hayatımızın son günü en güzel günümüz olacak.
